dînbûn pêwîstiyeke xwedayî ye!

Kürt Tiyatroları Bilgirgesi 2010

“Kimlik kavgasının başkaldırı eylemi içinde boy veren tiyatroyu var etme kavgamız bugün gruplarla ifadesini bulan bir düzeye erişmiş bulunmaktadır…
Oyun alayımız çağdaş Kawa’nın zalim Dehaq’lara karşı tutuşturduğu meşalenin ateşini devralarak yola koyulmuştu. Ateşin içinde oluşuyor olmak onun gazabından da sevabından da nasiplenmiş olmamız maceramızın diyalektik bir gereğidir. Yaşadığımız nesnelliğin yakıcı gerçekliğine boyun eğmeden, sanatın evrensel yasalarını edinmek ve estetik yaratımlara kavuşturmak ilkesine sırtımızı dönmeden yürüyüşümüzü sürdürmemiz gerekirdi. Deliliğin tarihi”nde birikmiş sıra dışı yol göstericilikle, çıldırmış yüzlerde insanlığın yitirilmiş aklını bulmak, Shakspeare gibi tragedya karakterleri yaratmaya yeltenerek Deliler Cumhuriyeti’nde birleşip mezara çevrilmiş hayatlardan damıtılan oyun bilgisiyle Gogol’ün Delinin Hatıra Defterini tanıştırmamız gerekirdi aynı sahne serüveninde. Ateş hırsızlığı yapıp Zeus’tan, Zincire vurulmuş Prometheus’un direnişi ile aydınlığa kavuşmak üzere çetrefilli yollarda ömür tüketen Belqiya’ nın, sırlarına ermekle yükümlü kaldığı hikayeleri Camısan’a anlatan Şahmaran masalı bize yeni görselliğin kapılarını açmalıydı. Molieré’in mizahi zekâsıyla Brecht’in kuramsal arayışlarını kendi seyir geleneğimizle tanıştırıp, dengbêjler divanına konuk etmeliydik. Mem û Zin’i modern dansla, Romeo Juliet’i Kürtçeyle tanıştırmalıydık. Tecrit ve işkence altında ki hayatlarımızı deneysel arayışlarımızın zeminine dönüştürmeliydik. Islığı yasaklı dilin bilge anlatıcısı Apê Musa’nın sahnemizin başköşesinde oturup bizi gözetlediğini unutmadan.



Tiyatro sanatının büyük sıkıntılar içinde sürdürüldüğü çağımızda Kürt dili ve kimliğinin tiyatro sahnesinin modern olanaklarıyla kendini var etme çabası devasa problemlerin üstesinden gelmeyi zorunlu kılıyordu. Kısa tarihimiz, savaş ve yıkım içinde sıra dışı bir inatla biriktirilmiş kıymetli bir altyapıdır. Kürtçe tiyatro önünde ki hukuksal engellerin görece ortadan kaldırıldığını varsayarsak ki, -bu doğrultu da açılım malzemesi olarak görüldüğünü de tanıklık etmekteyiz- tam da bu nokta da asıl probleme tiyatromuzun üretim, yaratım ve yaygınlaşma zeminlerini sorgulayan, tarihsel dayanaklarını inceleyen, gelişimine kuramsal perspektif oluşturan, tekst, reji, oyunculuk, sahne gibi alanlarda çağdaş düzeyde kadrolaşmanın olanaklarını geliştirecek bir örgütlenmeye ihtiyaç duyduğumuzu tespit etmeliyiz.
27 Mart dünya tiyatrolar gününü kendi tiyatrolarımız ve tiyatro insanlarımızın platform girişiminin başlangıç günü olarak taçlandırılmalıdır. Büyük Pantomim ustamız mamoste Arsen Poladov ve bir gerilla tiyatrosu oyuncusu arkadaşımız Yekta Erdoğan’ın ölüm yıldönümü de olan bu günü tiyatromuzun birliğine vesile kılmalıyız… 27 Mart tiyatro dünyasına ve bütün tiyatro severlere kutlu olsun.